e
Banner

Karbonu raylara, veriyi buluta taşımak
Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdür Yardımcısı Murat Korçak, Türkiye’nin lojistik dönüşümünün iki temel eksende ilerlediğini belirterek, “Türkiye’nin lojistik dönüşümü iki paralel süreçten oluşmaktadır: Karbonu raylara taşımak, yani taşımaları düşük emisyonlu modlara yönlendirmek ve veriyi buluta taşımak, yani taşımacılığı dijital, ölçülebilir ve entegre hale getirmek. Bu iki süreç birlikte ilerlediğinde, Türkiye yalnızca enerji ve emisyon tasarrufu elde etmeyecek, aynı zamanda bölgesel lojistik merkezi olma vizyonunu da sürdürülebilir biçimde güçlendirecektir” dedi.




Murat KorçakGünümüzde lojistik kavramı, iki güçlü dönüşüm dalgasıyla yeniden şekillenmektedir: karbon azaltımı ve dijitalleşme. Bu iki olgu, lojistiğin geleceğini belirleyecektir. Küresel ticaret artık sadece malların değil, verinin, teknolojinin ve sürdürülebilirliğin de lojistiğidir. Bir yükün/konteynerin hareketi, artık sadece limanlar arasında değil; bulut sistemleri, yapay zekâ algoritmaları ve yeşil enerji altyapıları arasında da gerçekleşiyor.
Türkiye gibi önemli lojistik koridorları üzerinde yer alan ülkeler için bu dönüşüm sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik bir zorunluluktur. Karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolunun bütünleştiği intermodal taşımacılık sistemleri hem karbon azaltımı hem de operasyonel verimlilik açısından bu dönüşümün merkezinde yer almaktadır.
2024 yılında limanlarımızda elleçlenen konteyner miktarı bir önceki yıla göre %7,8 artarak 13,5 milyon TEU olarak gerçekleşti. Clarksons Research’ün 2025 yılı Ocak ayı Seaborne Trade Monitor yayınına göre, 2024 yılında dünya denizyolu konteyner taşımalarındaki artış TEU bazında %5 raporlanmıştır. Bu kapsamda ülkemizdeki artışın dünya ortalamasının üzerinde olması umut vericidir.
Ayrıca 2024 yılında yurt dışı bağlantılı düzenli Ro-Ro hatlarında Ro-Ro gemileriyle taşınan araç sayısı geçen yıla göre %0,2 artarak 706 bin olmuştur. Bu artış oranı, ülkemizde kombine taşımacılığın artış gösteren bir trendde olduğunu ortaya koyan önemli bir veridir. Ülkemizin sadece konum avantajını kullanmaktan öte, akıllı dijital teknolojilerle, çevreci, sürdürülebilir ve dirençli bir ulaştırma altyapısıyla bölgesel ve küresel bir lojistik merkez haline getirilmesi en önemli amacımız olmalıdır.
 
TÜRKİYE’NİN TAŞIMACILIK YAPISI
 
Türkiye’nin dış ticaret taşımalarının büyük bölümü hâlen denizyoluna dayalıdır. Ticaret Bakanlığı’nın 2024 yılı Dış Ticaret Lojistiği Raporu’na göre ihracat taşımalarının parasal değer bazındaki dağılımı Denizyolu: %56,05, Karayolu: %32,54, Demiryolu: %0,55 ve Havayolu: ,7 şeklindedir. Ton bazında ise ihracat taşımalarında denizyolunun payı %78,8, karayolunun ,3, demiryolunun ise yalnızca %0,8 düzeyindedir (Ticaret Bakanlığı, 2024). Türkiye’nin tam kalbinde olduğu Orta Koridor, demiryolu hattı üzerinden 21 ülkeyi doğrudan birbirine bağlayarak küresel ticaretin temel omurgasını oluşturmaktadır.
Ülkemizin Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı, Marmaray Tüneli ve Avrupa demiryolu ağı ile entegre yapısı sayesinde Asya’dan gelen yüklerin kesintisiz şekilde Avrupa’ya taşınması sağlanmaktadır. Buna Zengezur Koridoru da eklenecektir. Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçecek Gebze-Halkalı demiryolu çalışmaları hızla ilerlemektedir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak Kalkınma Yolu ile Avrupa’yı Basra Körfezi’ne bağlamayı amaçlamaktayız. 
Avrupa Birliği’nin White Paper on Transport (2021) hedeflerine göre, 2030 yılına kadar 300–500 km üzeri yük taşımalarının %30’unun karayolundan demiryoluna veya denizyoluna kaydırılması öngörülmektedir. Türkiye’nin de bu hedeflerle uyumlu bir modal kaymayı gerçekleştirebilmesi hem rekabet gücünü hem de sürdürülebilirlik performansını doğrudan etkileyecektir.
 
KONTEYNER TAŞIMACILIĞI VE LİMAN PERFORMANSI
 
Denizcilik Genel Müdürlüğü verileri, Türkiye’nin liman altyapısının güçlü olduğunu ve konteyner taşımacılığımızın küresel ekonomik ve siyasi krizlere rağmen artış trendinde olduğunu ortaya koymaktadır. Konteyner taşımacılığındaki artış istikrarlıdır; ancak konteyner taşımacılığının karasal erişime boyutunda önemli darboğazlar mevcuttur. Liman çıkışlarında karayolu bağlantılarındaki aşırı yoğunluk ve demiryolu erişiminin sınırlılığı, intermodal sistemlerin verimliliğini düşürmektedir. Marmara Bölgesi, tüm konteyner trafiğinin %55’inden fazlasını barındırmakta; İzmir ve Mersin limanları ise Ege ve Akdeniz ekseninde kritik yük merkezleri olarak öne çıkmaktadır.
Bu tablo, denizyolu kapasitesinin lojistik zincirin diğer halkalarıyla daha fazla entegrasyonuna ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Lojistik merkezlerin, limanların ve organize sanayi bölgelerinin demiryolu bağlantılarıyla bütünleştirilmesi sistem verimliliğini katlanarak artıracaktır.
 
KARBONU RAYLARA TAŞIMAK
 
Ulaştırma sektörü, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %24’ünden sorumludur (IEA, 2023). Türkiye özelinde ulusal bazda taşınan yüklerin %91,3’ü karayolu ve %3,5’i demiryolu ile taşınmaktadır. Dolayısıyla intermodal taşımacılık sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel bir zorunluluktur.
Avrupa Komisyonu’nun Intermodal Transport and GHG Reduction Report (2022) verilerine göre, birim ton-km başına demiryolu taşımaları karayoluna göre %75–90 ve denizyolu taşımaları %60–70 oranında daha az CO₂ salımı yapmaktadır.
Türkiye’de karayolundan demiryoluna kaydırılabilecek yüklerin ’unun bile geçiş yapması yılda yaklaşık 6–8 MtCO₂ tasarruf anlamına gelmektedir. Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmanın ilk adımı, demiryolu bağlantılı liman altyapısının güçlendirilmesidir. Bu kapsamda iltisak hatlarının yapımı hızla devam etmektedir.
Ayrıca intermodal taşımacılık için büyük öneme sahip 25 lojistik merkez planından 12’si faaliyettedir. Ayrıca özel sektör tarafından faaliyete geçmeye başlayacak birçok lojistik merkez projesi bulunmaktadır. Ankara Lojistik Üssü’nün demiryolu bağlantısı kazanması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Samsun Lojistik Merkezi ile Manisa OSB’deki MOS Lojistik Merkezi önemli taşımalar yaparak özel sektörün önemini vurgulamaktadır.
Marmaray’ın yük taşımacılığına açılmasıyla Çin’den Avrupa’ya kesintisiz demiryolu koridoru sağlanmış, Orta Koridor etkin biçimde kullanılmaya başlanmıştır. BTK hattı üzerinden 2023 yılında yaklaşık 500 bin ton yük taşınmıştır. Bu hat, karayoluna kıyasla yaklaşık %80 daha düşük karbon salımı ile çalışmaktadır. Yapımı devam eden Halkalı-Kapıkule Demiryolu Projesi tamamlandığında, yük trenlerinin Bulgaristan ve Avrupa hatlarına doğrudan bağlantısını sağlayacaktır. Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden yapılacak demiryolu taşımacılığı da İstanbul Kuzey Demiryolu Geçişi projesi kapsamında önemli bir koridor oluşturacaktır.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak yatırım bütçemizin %50,8’i demiryolu yatırımlarında kullanılarak bu konudaki gelişmeye verilen önem gösterilmektedir. Ancak yalnızca altyapı yatırımları yapmak yeterli değildir. Lojistik performans endeksimizi daha üstlere çıkarmak için prosedürleri sadeleştirmek ve dijitalleşme oranlarını yükseltmemiz gerekmektedir.
 
VERİYİ BULUTA TAŞIMAK: DİJİTALLEŞME VE ENTEGRASYON
 
Dijitalleşme, intermodal taşımacılığın görünmez motorudur. Ulaştırma süreçlerinde e-belge, uzaktan denetim ve yapay zekâ destekli planlama sistemleri verimliliği ve izlenebilirliği artırmaktadır. Bakanlık olarak e-Devlet başta olmak üzere U-ETDS, Dijital Geçiş Belgeleri, E-CMR ve Akıllı Ulaşım Sistemleri gibi uygulamalarla dijitalleşmeyi hızla yaygınlaştırmaktayız. Amacımız lojistikte sıfır gecikme, sıfır evrak, sıfır israf hedefidir.
Türkiye’nin UNET (Ulaştırma Net) sistemi, karayolu taşımalarında veri depolama, taşıma izinleri ve e-belge yönetimi açısından önemli bir adımdır. Özel sektöre daha iyi hizmet verebilmek, denetimi etkin şekilde yürütmek ve çalışmalarımızın performans analizini yapmak amacıyla kullandığımız UNET sistemi sürekli gelişen ve eklenen yeni modüllerle kapsama alanını genişleten yaşayan bir sistemdir. Devlet tarafından geliştirilen, bakımı yapılan bu sistem sayesinde hizmetlerimizin %85’inden fazlasını e-Devlete taşımış bulunmaktayız.
Özel sektörde de önemli girişimler bulunmaktadır. Tedarik zincirinin her adımını takip eden dijital sistemlerle operasyonların optimizasyonu sağlanmakta, verim artırılmakta ve maliyetler düşürülmektedir. Dijitalleşmeyi başaran ve veriyi kontrol altına alan rekabette öne çıkmaktadır.
Avrupa’da 30’dan fazla ülkede uygulanan e-CMR sistemi taşıma senedinin elektronik ortamda düzenlenmesine imkân tanımaktadır. Türkiye 2022 yılında sisteme taraf olmuş ve pilot uygulamalara başlamıştır. e-CMR kullanımıyla idari maliyetlerde –20 tasarruf sağlanmaktadır.
Türkiye’de Kombine Taşımacılık Yönetmeliği kapsamında düzenlediğimiz Yeşil Lojistik Belgesi işletmelerin çevresel performanslarını ölçme ve raporlama altyapısı sağlamaktadır. Yeşil lojistikçilerin yüklerini karayolundan demiryoluna veya denizyoluna aktarmalarını teşvik etmeyi amaçlamaktayız. Yakın gelecekte ülkemizde de başlayacak karbon ticareti uygulamalarında yeşil lojistikçilerin gerekli platformlarla entegre edilmesi ve önemli avantajlar kazanması planlanmaktadır.
İntermodal taşımacılığa geçiş yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve stratejik kazanımlar da sağlamaktadır. Avrupa Komisyonu verilerine göre intermodal taşımacılık toplam taşıma maliyetinde –15 tasarruf sağlamaktadır. Liman ve demiryolu entegrasyonu sayesinde sınır geçiş süreleri %30’a kadar azalabilmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı, TEN-T (Trans-European Transport Network) ve Global Gateway inisiyatifleriyle uyumlu bir dijital-intermodal strateji izlemesi, bölgesel merkez olma hedefini güçlendirecektir.
 
RAYLARDA KARBON, BULUTTA VERİ
 
Türkiye’nin lojistik dönüşümü iki paralel süreçten oluşmaktadır: Karbonu raylara taşımak, yani taşımaları düşük emisyonlu modlara yönlendirmek ve veriyi buluta taşımak, yani taşımacılığı dijital, ölçülebilir ve entegre hale getirmek. Bu iki süreç birlikte ilerlediğinde, Türkiye yalnızca enerji ve emisyon tasarrufu elde etmeyecek, aynı zamanda bölgesel lojistik merkezi olma vizyonunu da sürdürülebilir biçimde güçlendirecektir.
Küresel salgınlar, savaşlar, Kızıldeniz’deki krizler bize bir gerçeği öğretti: Tedarik zincirinin kırılması, ticaretin kesilmesi demektir. Türkiye bu süreçte güvenli koridorları ve lojistik kapasitesiyle “dirençli tedarik zinciri ülkesi” kimliğini kanıtlamıştır. 2024’te dış ticaret hacmimiz 606 milyar dolara ulaşmıştır. 
Limanlarımızda 532 milyon ton yük, 13,5 milyon TEU konteyner elleçlenmiş, deniz ticaret filomuz bu yıl dünyada 10. sıraya yükselmiştir. Dünyanın en iyi 100 konteyner limanı arasında 5 limanımız bulunmaktadır. Bu rakamlar sadece bir istatistik değil; Türkiye’nin küresel lojistikteki yerinin göstergesidir.
Küresel krizlere dirençli bir ülke olma adına lojistikte ulaştırma modu çeşitliliği ve multimodal taşımacılık sistemleri ile komşu ülkeler ve gerisindeki hinterlanda yönelik çalışmalarına Bakanlık olarak büyük önem vermekteyiz. 
Ticaret Bakanlığımızın verilerine göre, 2024 yılı toplam hizmet ihracatımız 117 milyar doları aşmıştır. Bu toplam içinde lojistik ve taşımacılık sektörü %35’lik bir payla seyahat hizmetlerinden sonra ikinci sırada yer almaktadır. Bu oran yaklaşık 41 milyar dolarlık bir hizmet ihracatı anlamına gelmektedir. Yani Türkiye’nin sağladığı her 3 dolar hizmet ihracatının 1 doları lojistik ve taşımacılıktan gelmektedir.
Bu tablo, sektörün yalnızca dış ticaretin taşıyıcısı değil, aynı zamanda döviz kazandırıcı bir lokomotif olduğunu göstermektedir. Kısacası lojistik, Türkiye’nin büyümesinin, istihdamının ve küresel görünürlüğünün taşıyıcısıdır.
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat