e
Banner


İlaç lojistiği yasal bir çerçeveye oturtulmalı
Atilla Yıldıztekin / Lojistik Yönetim Danışmanı




atilla_yildiztekin“Sağlık Bakanlığı’nın, Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte yeni bir yönetmelik hazırlayarak aynı üretimi ve depolanması gibi taşımasının da hizmet şartlarını belirlemesi ve kontrol mekanizmasını kurmasında yarar vardır. İlaçlar ve gıda gibi insan sağlığını etkileyebilecek ürünlerin sadece üretim ve depolamada değil tedarik zincirinin tüm aşamalarında izlenerek, kontrol altında ve temizlik koşullarına uygun olarak taşınması gerekmektedir.” 
 
Her ürünün tedarik zinciri farklıdır. Zaman zaman aynı ürünlerde bile üretim noktalarının, ölçeklerinin, satış kanallarının farklı olması nedeniyle tedarik zincirlerinde farklılıklara rastlıyoruz. Hammaddeden ürünün tüketildiği son noktaya kadar olan malzeme, servis ve bilgi hareketi olarak tanımladığımız tedarik zincirleri içinde, gıda ve ilaç diğerlerinden daha fazla farklılık gösteren, bir noktada birbirine benzeyen iki ürün grubudur. 
İlaç lojistiği, sonunda tüketim noktasında insan sağlığını etkilediği için kontrollü olarak yapılmak zorundadır. Hammaddeden tüketime kadar ilaç tedarik zincirinde neler olduğu, kimlerin yaptığı ve ne zaman yapıldığı kayıt altına alınmalı ve bu kayıtlar tedarik zinciri içinde lojistiği sağlayan kuruluş tarafından tüm ilgililerle paylaşılmalıdır. Bunu sağlamak için ürünlerde iki temel kayıt kullanmaktayız. Bunlardan birincisi, son kullanma tarihi diğeri de lot numarası veya seri numarasıdır. Bu iki bilgi bize ilaç ürünlerinin tedarik zinciri içindeki her hareketinin kayıt altına alınması şansını vermektedir. 
İlaç ürünlerinin tamamına yakını son kullanma tarihine sahiptir. Bu süreç içinde tüketilmeli ve tüketilmeyenler geriye iade edilmelidir. Tüketilen ürünler yeniden sipariş verildiğinde, tedarik zinciri yeniden, üstelik tersine dönmeye başlarken, iade ürünler ise tedarik zincirinde bir maliyet kalemi olarak karşımıza çıkmaktadır. İade ürünler lojistiğin “reverse lojistik” yani geri dönüş lojistiği operasyonunu oluşturur. İade ürünler satış noktasından, zaman zaman da tüketim noktasından geri alınmaktadır. Bu ürünlerin bu noktalara kadar sevkiyatı sırasında yapmış olduğumuz taşıma, depolama, koruma, stokta beklediği süre içinde meydana gelen finansman yükü, rafta bekleme, iade için yeniden hazırlama, geri taşınması, depoda biriktirilmesi, üreticiye iadesi ve sonucunda imha için yapılan harcamalar o ürünün lojistik giderlerini arttırmakta, kar marjını düşürmekte, satış fiyatını yükseltmekte ve pazar payını azaltmaktadır.
İlaç sektöründe geri dönüş lojistiği çok kritiktir. İlaçların üretimden son kullanıma kadar lot numaralarının, üretim tarihlerinin, son kullanma tarihlerinin zincirin her noktasında kayıt altında ve görünür olması gerekmektedir. İlaç sektöründe kritik olan, geçmişte de gördüğümüz gibi bazı ilaçların üretim hatasından, bazı ilaçların ticari nedenlerle piyasadan toplanmasıdır. Bu nedenle hangi eczanede hangi ilacın hangi seri numarası ile hangi üretim tarihi ve son kullanım tarihiye beklediği, hatta satıldığı da takip edilmelidir. İnsan sağlığını doğrudan etkileyen bu malzemenin nasıl üretileceği, nasıl taşınacağı, nasıl depolanacağı ve nasıl dağıtılacağı Sağlık Bakanlığı’nın genelgelerinde belirtilmiştir. Kare kod uygulamasına da hızla geçilmiş olması sürecin takibini kolaylaştırmıştır. Her şeye rağmen dağıtımı ve geri dönüşü ile ilgili yönetmelik hala yetersizdir. 
Lojistik güzel bir iştir. Güzelliği zorluğundan gelmektedir. Yapılan iş bir taşıma ve depolama hizmeti olmasına karşılık, lojistiği zor hale getiren hammaddeden tüketime kadar giden süreç içinde, hareketin yönetiminin zorluğudur. Her türlü riske, dikkatsizliğe, beklenmeyen koşullara, düşük eğitimli insan gücüne, kaynak yetersizliklerine, her an yükselen müşteri beklentilerine rağmen iş yapacaksınız. Yaptığınız işi hem daha iyi, hem de rakiplerinizden daha ucuz yapacaksınız. Bundan dolayı lojistik zor ve güzel bir iştir.
Lojistik hizmetler içinde, en zor olan ilaç lojistiğidir. En iyi sağlık kurallarına GNP (Good Manufacturing Practice) uygun olarak üretilen ilaçlar tüketim noktasına kadar üretim koduna, son kullanma tarihine, ilaç saklama koşullarına (sıcaklık ve nem limitleri) uygun olarak taşınmak ve depolamak durumundadır. Türkiye’de ilaç fabrikaları üretirler, ithalatçılar ithal ederler. Üretim için kullanılan hammaddenin, doktor numunelerinin, hatta ilaç promosyonu olarak kullanılan eşantiyonların temiz araçlarla taşınması, özel şartlara sahip depolarda stoklanması ve temiz araçlarla taşınması tüm dünyada zorunludur. Ülkemizde ise taşıma serbest bırakılmıştır. Kargo araçları, sokaktan geçen kamyonlar, ambarların araçları ilaç paletlerini, kolilerini, paketlerini gayri sıhhi şartlarda taşımaktadır. Lojistik zincirde en büyük payı ilaç depoları almaktadır. Bu taşımanın bu amaçla kurulmuş nakliye şirketlerince yapılması konusundaki baskılarımız, serbest rekabetin sağlanması için altyapının, oyuncu sayısının yetersizliği engeline çarpmaktadır. 
Esas engel depolamadan gelmektedir. Sağlık Bakanlığımız ilaç depolamasının izinlerini vermek ve denetimlerini yapmak üzere çeşitli yönetmelikler hazırlamıştır. Lojistiğin henüz bilinmediği çağlardaki anlayışla hazırlanan bu yönetmelikler, ilaçları depolama işini ilaç firmalarının “mümessil ecza deposu” olarak kendilerinin yapmasını veya “ecza deposu” olarak malı toptan satın alıp, kendi isimleri altında depolayan firmalara vermiştir. Bu sistemde mümessil ecza depolarında sadece tek markalı ürün bulunması, başka markaların o depo içine alınmaması şartı vardır. Ecza depoları olarak işlettiğiniz depolarda ise sadece satmak için satın aldığınız her marka ilaçları yan yana bulundurabilir ve depo hizmetlerini dışarıya veremezsiniz denmektedir. Böyle bir sistemle “herkes kendi ürününü depolasın arkadaş” felsefesi geçerli olmuş ve çok sayıda küçük ölçekli, verimsiz depocuklar oluşturulmuştur. 
İlaç sektörünün büyümesi, yurtdışı ticarette ithalat ve ihracat olarak büyük ölçeklerle yer alması, ilaç üreticilerini küresel rekabet içine sokmuş, Sağlık Bakanlığı’nın fiyat konusundaki baskılarıyla kar marjlarını düşürmüştür. Firmalarda azalan kar marjlarını rahatlatmak amacıyla yurtdışında gördüğümüz çağdaş lojistik sistemlerinin uygulanmasını çözüm olarak gündeme getirmişlerdir. Yurtdışında üreticiler üretir, lojistikçiler taşır, depolar ve dağıtır. Geniş depo alanlarında, sağlıklı koşullarda, yazılım denetimi altında, farklı markalı ürünler aynı depoda hatta yan yana raflarda stoklanır, ink-jetlenir, gerekirse sürşarj işlemleri yapılır, üreticiden dijital ortamda gelen siparişe uygun hazırlanır, barkodlanır ve sevk edilecek hale getirilir. Sadece ilaç dağıtımı için kullanılan araçlarla eczanelere kadar ulaştırılır. Bir depo içinde tüm ilaç firmalarının ürünleri yan yana stoklanabilmektedir. Aynı adrese sevk edilecek ürünlerin ortak depodan dağıtılması, küçük araçlar yerine büyük araçlarla taşınması, depo içi koşullarının daha düşük maliyetlerle sağlanması, eleman verimliliği gibi avantajlar yurtdışında sağlanmaktadır. 
Ülkemizde ise ilaç lojistiği ile ilgili bir yönetmelik yoktur. Bir depo içinde farklı markaların lojistik hizmetleri nasıl vereceği sektör tarafından bilinmekte de olsa, Sağlık Bakanlığımız tarafından bilinmemekte ve yönetmeliği hazırlanmamaktadır. Her depoda tek marka ilaç olacak görüşü, ilaç depolama maliyetlerini yükseltmektedir. Artan ilaç lojistik maliyetlerinin bedelini sadece hastalar değil hepimiz ödemekteyiz.
Sosyal güvenlik kapsamı içinde kalan kişilerin pek fark etmediği bir gider kalemidir ilaçlar. Yaşamımızda ilaca ne kadar çok para ödediğimizi ancak sigorta kapsamı dışında kalınca fark ediyoruz. Kapsam içinde kalınca da sağlık primleri için ödediğimiz miktarın büyük bölümünün sigorta şirketlerince, ilaç için harcandığını düşündüğümüzde toplam tüketim yelpazemizde ilacın ne kadar önemli bir pay almakta olduğunu anlayabiliyoruz. 
Son yıllarda hızla büyüyen ve toplam pazarın 22.1 milyar TL’yi aştığı ilaç sektörü, lojistikçiler tarafından da önemle takip edilmektedir. Geçmişin tedavi ve doğal ilaç merkezi olan ülkemiz, 2015 rakamlarına göre pazarın %58’ini ithalatla karşılamıştır. Bugün Türkiye, ihracatı ithalatının onda birini karşılayan bir ülke haline gelmiştir. İlaçları kutulanmış vaziyette ithal ettiğimiz kadar, yüzden fazla yerli ilaç üreticisinin de gerçekte yaptığının dışarıdan gelen hammaddenin tablete dönüştürülmesi olduğu bilinmektedir. 
İlaç sektörü ürünün insan sağlığını doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın denetimine tabii olmaktadır. Hammadde ithalatından başlayarak üretimine, depolanmasına ve dağıtımına ve tüketiciye satışına kadar ürünlerin hangi şartlarda taşınacağı ve depolanacağı yönetmeliklerle belirlenmeli ve bir tedarik zinciri anlayışıyla ve denetimlerle kontrol altına alınmalıdır.
Üretim süreci dışında kalan tedarik zinciri süreçleri içinde hammadde lojistiği kolaydır. Denetimler sadece ürün kontrolü konusunda yapılmaktadır. Üretimden sonraki dağıtım sürecinde ise kontrol kuralları işlemeye başlamaktadır. Ülkemizde ilaç dağıtımının büyük bir kısmı adına “Ecza Deposu” denilen kuruluşlar tarafından yapılmaktadır. Bu kuruluşlar ilaçları üreticilerden satın alan ve eczanelere dağıtımını yapan bir toptancı ve lojistik firma kapsamında çalışmaktadırlar. Kağıt üzerinde depolama, toptan dağıtım, perakende dağıtım yaparken gerçekte üretici firmalar adına distribütör şeklinde ürünü satın alıp tekrar satış yapan bir yapıya sahiptirler. Yüzlerce, binlerce araçla ilaç ve tıbbi ürünleri kendilerinin yönettiği bölge depoları kanalı ile hastanelere veya eczanelere ulaştırmaktadırlar. Dağıtım ağı bilgi işlem ve iletişim alt yapılarını tamamlamışlar ve tüketim noktalarıyla kurulan online bağlantılarla ilaçların en kısa zamanda teminini gerçekleştirmektedirler. 
Ecza depolarının bu hizmetlerinin dışında kalan hizmetlerinde, ürünlerin ecza depolarına ulaştırma işlemlerinde “Mümessil Ecza” deposu diye tanımlanan yönetimi kısmen ilaç üreticisinde veya ithalatçısında olan dağıtım merkezleri de devrede olmaktadır. Lojistik firmalar da bu sektöre satın alıp dağıtan değil, taşıyan, depolayan ve ecza depolarına ilaç sevk eden yapılar haline gelmiştir. İlaçların üretim noktasından tüketim noktasına kadar olabildiğince temiz bir ortamda taşınması için Sağlık Bakanlığı’nın her tip ecza depolarında uygulamaya çalıştığı kontrol taşıma sırasında kırılmaktadır. Özel araçlarla taşınması gereken ilaçlar hala ambarlarda parsiyel yük olarak tozun toprağın içinde taşınmakta. Kargo şirketlerinde her ne kadar aktarma istasyonuna kadar içi temizlenmiş araçlarla da taşınsa da daha sonra diğer yüklerle konsolide olmakta ve temiz taşıma şartlarının dışına çıkmaktadır. İçinde ilaç taşıyan araçlar bu yükün yanında kolileri kirletecek başka yük almamalıdırlar. Bu sayede hava kilitli giriş ve çıkış kapılarıyla, içerisi yaz kış ısı kontrollü, çalışanların özel elbiseler giydiği, ortamın neminin sürekli ölçüldüğü, çalışanların temizlik konusunda eğitildiği periyodik sağlık kontrolünden geçtiği ecza depolarında korunan ilaçlar taşıma sırasında dış dünyanın her türlü tehdidi ile karşı karşıya kalacaklardır. 
Sağlık Bakanlığı’nın, Ulaştırma Bakanlığı ile birlikte yeni bir yönetmelik hazırlayarak aynı üretimi ve depolanması gibi taşımasının da hizmet şartlarını belirlemesi ve kontrol mekanizmasını kurmasında yarar vardır. İlaçlar ve gıda gibi insan sağlığını etkileyebilecek ürünlerin sadece üretim ve depolamada değil tedarik zincirinin tüm aşamalarında izlenerek, kontrol altında ve temizlik koşullarına uygun olarak taşınması gerekmektedir. 
 
 
 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat