e
Banner


İbrahim Kahveci: COVID-19 krizi tedarik zincirinde rotaları değiştirecek
COVID-19 krizinin tedarik zinciri süreçlerinde kopuşlara neden olduğunu, yeni normalde zincirin maliyet değil, güvenlik üzerine kurulacağını belirten Ekonomist İbrahim Kahveci,  Avrupa’nın tedarik zincirini Çin yerine güvenli limanlara kaydırmasının ise Türkiye için birçok alanda fırsat yaratacağına dikkat çekti. Ancak Kahveci, bu fırsatların yönetim sorunu çözülmeden değerlendirilemeyeceğini düşünüyor. 




İbrahim KahveciTürkiye ekonomisinin mevcut görünümü hakkında neler söylemek istersiniz? 
Türkiye ekonomisi, çok iyi imkanlar sahip, ancak mevcut durum da bir o kadar kötü noktada. Türkiye, bölgesinde üretim gücü olarak, ekonomik değişimlere hızlı adapte olma kabiliyetiyle oldukça yüksek bir potansiyele sahip bir ülke. Avrupa’da çok önemli işlerde Türkler önemli görevlerde bulunuyor. Özellikle bir önceki kuşak yüksek çalışma kabiliyeti olan, haftada 50 saatin üzerinde çalışmaya alışmış bir kuşak. Türkiye ekonomisinin bugünkü durumu belirttiğimiz bu potansiyeli karşısında oldukça düşük durumda. Burada ciddi bir yönetim sorunu olduğunu görüyoruz. Yönetim sorunundan kaynaklı ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanıyor. Yoksa Türkiye’nin kendi halindeki potansiyelini dahi bıraksanız, bugünkü seviyenin oldukça üzerinde olur. 
 
Küresel bir salgın haline gelen koronavirüs dünya ekonomisini nasıl etkiledi? 
COVID-19 pandemisi dünyada tahmin edilemeyen bir etki ortaya çıkardı. Salgın Aralık ayında Çin’de ortaya çıktı, Ocak ayında hatta Şubat ayında Türkiye dahil birçok ülke bu durumdan haberdar olmasına rağmen Çinli turist ziyaretlerine izin verdi. Örneğin Şubat ayında Türkiye’ye 5 binin üzerinde Çinli turist geldi. Salgın bu şekilde yayıldı. Amerika ve Avrupa başta olmak üzere, dünya pandeminin ciddiyetini kavramakta çok yetersiz ve geç kaldı. Hatta İngiltere pandemiyle mücadelede toplu bağışıklık sistemi gibi bir teori ortaya attı. İtalya ve İspanya’dan daha geç sirayet etmesine rağmen bu teori nedeniyle İngiltere daha ağır bir kriz yaşadı. 
Dünya ekonomisi mevcut durumu kaldırabilecek sağlamlıkta değil. Küresel gayrisafi yurt içi hasıla 80 milyar dolar iken 250 trilyon dolar borç var. Bu borcun bir de alacaklısı var. Bu da gelir dağılımı bozukluğunu ortaya çıkarıyor. Bu çerçevede baktığımız zaman pandemi geçse bile ekonomik sıkıntı gelip geçici değil. Yüksek borçluluk, verimsizlik ekonomide yeni sıkıntılar ortaya çıkaracak. Özellikle yüksek borçluluktan kaynaklı olarak birçok firma batma noktasında. Firmaları bırakalım belki de ülkeler batma noktasına gelecek. Kur hareketlerine baktığımızda son bir ayda özellikle gelişmekte olan ülkelerin paraları değer kaybediyor. Bunlardan bir tanesi de zaten pandemi öncesinde de krizde olan ve büyük bir değer kaybı yaşayan Türk Lirası. 
 
EKONOMİ YARI YARIYA DURDU 
Pandeminin Türkiye ekonomisine etkileri neler oldu? Rakamlara nasıl yansıyacak? 
Bu süreçte de Türk Lirası değer kaybı yaşamaya devam ediyor. Ortada çözülmemiş temel sıkıntılar var. 20-25 yıldır borçla büyüme modelinin getirmiş olduğu tıkanıklık var. 2001 krizinde Türkiye’de gecelik faizler yüzde 3000-4000’lere çıkmıştı. O dönemde Türkiye ekonomisinin etkilenme oranıyla bugün faizlerin yüzde 35’lere çıkmasındaki etkilenme oranı neredeyse eşit. Bunun nedeni borçluluk oranı hızla artarken, varlık oranının bu kadar hızla artmaması. 2001 krizinde milli gelirin sadece olan kredi kullanma oranı bugün ise yüzde 70’lere çıkmış durumda. Bu nedenle faizlerdeki en ufak artış veya ekonomideki en küçük durgunluk firmaları ya da toplumu ciddi anlamda etkiliyor ve iflasa sürüklüyor. Pandemi bitse bile ekonomik kriz riski ve iflas riski devam edecek. 
Pandeminin ekonomik rakamlara nasıl yasayacağını görmek için biraz daha beklemek gerekiyor. Ancak şunu söyleyebiliriz; ekonomi yarı yarıya durdu, ihracat %40 daraldı. Diğer yandan bu süreçte tedarik zinciri süreçleri koptu. Örneğin araba üretiyorsunuz, bunun bir parçası Türkiye’de bir parçası Avrupa’da bir parçası Çin’de. Avrupa açıkken Çin kapalı olduğu için, Çin açıldığında Avrupa kapandığı için tedarik zinciri süreçleri ciddi yara aldı. Yeni dönemde tedarik zinciri süreçlerinin yeniden kurulması gerekecek. Maliyet eksenli kurulan tedarik zincirleri güvenlik ekseni üzerine kurulmaya başlanacak. 
Bazı ekonomi uzmanlarının da açıkladığı gibi, Covid-19 krizi Türkiye için ciddi fırsatlar yaratabilir. Orta vadede Avrupa’nın tedarik zincirini Çin ve Uzakdoğu üzerinden daha yakın çevreye kaydırma eğilimi oluşabilir. Tedarik zincirinin güvenli limanlara kaydırılması gibi bir durumda Türkiye’ye yurtdışından ekstra talepler gelebilir. Yaz aylarında ertelen tüketimin de etkisiyle ekstra ihracat artışları yaşanabilir. Ancak Türkiye ”Biz Bize Yeteriz” diyerek içe kapanma modeline geçmiş durumda. Maalesef bu yönetim sorunu aşılmazsa oluşacak fırsatların değerlendiremeyeceğini düşünüyorum. 
 
Kısa sürede borsa, faiz, döviz nasıl seyir izleyecek? 
Türkiye’de serbest piyasa değerleri oluşmuş değil. Kamu müdahalesi var. Borsada varlık fonu üzerinden işlem yapılıyor kimse bilmiyor, bir sürü söylenti var. Faiz zaten Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurumu ve özel bankalar üzerinden telkin piyasasıyla belirleniyor. Dövizde ise Merkez Bankası ve kamu bankaları eliyle bir müdahale süreci yaşandı ve kamuoyuna ciddi şekilde yansıdı. Şeffaf ve serbest olmayan bir yapı var. Döviz 7 TL’nin altında tutulmaya çalışılıyor ancak başarılamayınca birden artıyor. Bu kapsamda ekstra siyasi riskler olmazsa doların 7,5 TL’nin üzerine çıkacağını düşünmüyorum. 
 
ANKARA ZAYIFLAMAZSA EKONOMİ ŞİŞMANLAYAMAZ 
Güçlü bir ekonomi için hangi alanlarda adımların atılması gerekiyor? 
Ankara zayıflamazsa Türkiye ekonomisi şişmanlayamaz. Ankara çok para topluyor ve bu parayı israf ediyor. Maliye politikası kümesteki kazlar teorisine göre olduğu için parayı verimsiz alandan, rant alanından toplaması gerekirken verimli alanda topluyor. Topladığı parayı da verimsiz kullanıyor. Dolayısıyla Ankara’nın şişmanlık sorunu çözülmeden Türkiye ekonomisinin temel sorunları çözülemez. 
 
Lojistik ekonomiden en fazla etkilenen sektör. Bu alanda faaliyet yürüten şirketlere önerileriniz neler?  
Lojistik şirketlerinin sağlık ve güvenlik noktasında ciddi çözümler üretmesi gerekiyor. Bu süreçte sağlık ciddi bir sorun. Sağlık üzerinden güvenlik ciddi bir sorun. Hem şoförlerin sağlığının korunması hem de yükün güvenliği önemli. Tedarik zincirinde güvenlik öne çıkacağı için lojistik şirketlerinin bundan ders alarak kendilerini buna göre konumlandırmaları gerekiyor. Örneğin bir lojistik şirketinde bir kişinin yaşadığı bir sağlık sorunu o şirketin bütününü etkileyecektir ve soru işaretleri oluşacaktır. Şirketler artık çalışanlarının sağlığı ve güvenliğini mesai saati dışında da düşünmek zorunda. Bu durum bugün bir mali yük gibi görünebilir, hatta ekstra maliyet getirebilir. Yeni dönem oldukça zor olacak. Ancak bu zorlukların hepsi birer fırsat da yaratacak. Çalışanlarıyla birlikte güvenli hizmeti sunabilen lojistik şirketleri öne çıkacak ve pazar payını arttıracak.Türkiye’nin de böyle bir fırsatı var, lojistik şirketlerinin de böyle bir fırsatı var. Kim ne kadar değerlendirecek onu önümüzdeki süreçte göreceğiz. 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat