e
Banner


Dr. Hayri Erce: Üretim ve lojistikte global rekabete hazır olmalıyız
Dünyada otomotiv üretiminin hızlı bir biçimde batıdan doğuya doğru kaydığını belirten ODD Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce, Türkiye’nin bu gelişmelerden pay alması için üretimde inovasyonun mutlaka desteklenmesi, lojistik altyapının ise sektörün artan üretim ve ihracatını destekleyecek şekilde güçlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. 




otomotiv_oddOtomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Genel Koordinatörü Dr. Hayri Erce, Türkiye otomotiv sektörünün, Gümrük Birliği Anlaşması sonrasında büyük bir aşama kaydettiğini söyledi. Sektörün kurumsallaşan yapısı, teknik ve insan gücü, çalışan kalitesi bakımından dünyanın önde gelen üretim ve ihracat merkezlerinden biri haline geldiğini vurgulayan Erce, “Türkiye araç parkı ise 90’lı yılların başında 1,5 milyon adet civarında iken; 2015 itibariyle 15 milyon adedi aşmış durumda. 2001 ve 2002 yıllarında ülkemizde etkili olan krizin ardından, özellikle 2003 yılından itibaren AB ülkeleri ile entegrasyon sürecindeki yoğun gelişmeler ile birlikte sektörümüz hızla gelişmeye başladı. Otomotiv sektörü 2003 yılından itibaren belli bir pazar ritmine kavuştu ve geçmiş yıllarda yaşanan kırılganlık, hassas yapı, yerini daha sağlam, piyasa koşullarına hızlı cevap verebilen, daha proaktif ve daha güçlü bir pazara bıraktı. Artık dünya ile entegre bir piyasa haline gelen ülkemizi global piyasalardaki değişimler doğrudan etkiler hale geldi” dedi. 
 
2016’DA 900-950 BİN ADETLİK 
BİR ORAN BEKLİYORUZ 
2015’te Türkiye otomotiv sektöründeki toplam pazarın bir önceki yıla göre %25 artarak 1 milyon 11 bin 194 adede, üretimin artarak 1 milyon 358 bin 796 adede, ihracatın ise artarak 992 bin 335 adede ulaştığını belirten Erce, ihracat değerinin ise %5 oranında azalarak 21 milyar 619 milyon dolar seviyesine gerilediğini söyledi. Erce, 2015’te otomobil satışlarının bir önceki yıla göre %23,54 artarak 725 bin 596 adede, hafif ticari araç pazarının ise %34,42 oranında artarak 242 bin 421 adede ulaştığını aktardı. Yaşanan siyasi belirsizlikler yüzünden 2015 yılı içerisinde düşük seviyelerde seyreden tüketici ve ekonomik güven endekslerinin hükümetin kurulması sonrasında sağlanan güven ortamı neticesinde yükselişe geçtiğini vurgulayan Erce, olumlu eğilimin devam etmesini beklediklerini ve bunun kısa vadede finansal piyasalara da yansıyacağını söyledi. Açıklanan Orta Vadeli Programa göre, Türkiye’deki büyüme oranının 2016 yılında %4,5 seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiğini aktaran Erce, sözlerini şöyle sürdürdü: “2016 yılında büyümenin, geride bıraktığımız 2015 yılı gibi iç tüketim ağırlıklı olacağını tahmin ediyoruz.2016 yılında ihracattaki artışın sınırlı kalacağına dair göstergeler söz konusu. Her platformda dile getirdiğimiz üzere, iç pazar büyüklüğü global arenada önem taşımakta. 2016 yılında; ABD Merkez Bankası’nın (FED) ekonomideki iyileşmeye paralel olarak izleyeceği para politikası, Çin ekonomisindeki gelişmeler ve gelişmekte olan ülkelere etkisi, AB ekonomisindeki gelişim ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ekonomik toparlanmayı desteklemek amacıyla parasal genişlemeye devam etme kararı, jeopolitik gelişmeler, TCMB’nin enflasyonla mücadele kararlığı, cari işlemler açığındaki gelişim, yapısal reformlara ait atılacak adımlar, ekonomik aktivitenin gelişimi ve büyüme hızı etkili olacaktır. 2016 yılı otomotiv sektörü toplam pazarının da 2015’in biraz altında 900-950 bin adet aralığında olacağı tahmin edilmektedir.” 
 
LOJİSTİK ALTYAPI 
GÜÇLENDİRİLMELİ 
Üretim, ihracat ve iç pazar büyüklüğü kadar lojistiğin de sektörün global arenadaki rekabeti yönünden çok önem taşıdığını vurgulayan Erce, “Ülkemiz konumu itibariyle önemli bir lojistik üstünlüğe sahip. Ülkemizin mevcut lojistik altyapısı da, gelecekte üretimi ve ihracatı destekleyecek, sektörümüzün hedeflerine cevap vermeye devam edecek şekilde gelişimini sürdürmeli. Yeni yatırımları da destekleyecek şekilde adımlar atılmalı” dedi. Global arenada otomotiv sektörünün önemli bir dönüşüm içerisinde olduğunu vurgulayan Erce, şunları ekledi: “Otomotiv üretimi batıdan doğuya doğru hızla kayarken, Türkiye’nin de bu gelişmelerden pay alması ve alanını genişletmesi büyük önem taşıyor. Geleceğe dönük projeksiyonlarda Türkiye’nin konumunu korumak ve sağlamlaştırmak için dünya otomotiv endüstrisindeki yeni trendleri yakından incelememizde fayda var. Daha güçlü bir otomotiv sektörü için inovasyon desteklenmeli. Bu anlamda kamunun da katkısı önemli.” 
 
hayri_erceİÇ PAZARI BÜYÜTMELİYİZ 
Otomotiv sektörünün, üretim ve hizmet kalitesinde yakaladığı başarıya rağmen, iç pazarda arzu edilen satış adetlerini yakalayamadığının altını çizen Erce, “Türkiye’de 1990’lı yılların başında 1000 kişiye düşen otomobil sahipliği 70 adetler civarında iken, 2015’te bu sayı 183 adetlere yükseldi. 1000 kişiye düşen otomobil sayısı dünya ortalaması ise 2015’te 199 adet oldu. Bu memnuniyet verici bir gelişme gibi görünüyor, ancak Batı Avrupa’da otomobil sahipliği oranı bin kişide 612, Doğu Avrupa’da 306 adet seviyelerinde. Otomotiv sektörünün önemi büyük, ancak sektörümüze uygulanan vergi oranları Avrupa ülkelerine kıyasla çok yüksek olduğundan pazarımız gerçek potansiyelinin hala gerisinde bulunuyor. Dolayısıyla iç pazarımızı otomotiv sektöründe küresel oyuncu durumundaki ülkelerin seviyesine taşıyacak teşvik ve uygulamalara ihtiyaç var. Büyük bir iç pazardan gücünü alan Türkiye otomotiv sektörünün global rekabetteki yerini daha da sağlamlaştırmak mümkün”  dedi. 
 
HURDA TEŞVİĞİNE İHTİYAÇ VAR 
Dünya otomotiv endüstrisinin teknolojik anlamda çok hızlı bir şekilde gelişirken, çevreci anlayışın da ön planda tutulduğunun altını çizen Hayri Erce, şunları belirtti: “AB ülkelerinde ve Kyoto Sözleşmesi’ni imzalamış ülkelerde, çevrenin korunması ve çevre kirliliği ile mücadele öncelikli ve temel konular arasında yer alıyor. Batı Avrupa ülkelerinde araç parkı yaş ortalamaları 8-9 civarında. Ayrıca ihtiyaç oldukça dünya ülkelerinin çeşitli hurda teşvik programlarıyla iç tüketim dinamiklerini hayata geçirdiklerini ve araç parkı yaş ortalamalarını gençleştirdiklerini görüyoruz. Örneğin Japonya, deprem ve onu izleyen Tsunami felaketi sonrasında uyguladığı başarılı bir hurda teşvik programı ile ekonomisini canlandırmayı başardı. Bizde ise, hurda teşvik programlarından arzu edilen performans tam olarak maalesef alınamıyor. Yaşlı araç parkı her zaman sektörümüzün en önemli sorunlarından birisi oldu. Yaşlı araçların çevreye olduğu kadar kamu sağlığına da olumsuz etkileri söz konusu. 2015 yılı TÜİK verilerine göre ortalama yaşı 12 olan toplam parkımızın, %35’i 16 yaşın, %23’ü 20 yaşın üstündeki araçlardan oluşuyor. Dolayısıyla vakit kaybetmeden parkımızı gençleştirmeye ve yenileştirmeye hizmet edecek politikaların geliştirilmesi artık çok büyük bir ihtiyaç teşkil ediyor ve bugün gençleştirme çalışmalarına başlasak önümüzde uzun bir yol görünüyor.” 
 
2 YILLIK EYLEM PLANI HAZIRLANIYOR 
Otomotiv sektörü için 2011-2014 yılları için 5 adet hedef ve 27 eylem planından oluşan bir strateji belgesi hazırlandığını hatırlatan Hayri Erce, bu süreçte Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığ tarafından 2016-2018 yıllarını kapsayacak ikinci bir çalışma yürütüldüğünü aktardı. Erce, “Bu yeni çalışmayı sektörümüzün ihtiyacı olan geliştirmeleri yapmamıza imkan sağlayacak önemli bir platform olarak görüyoruz. ODD’nin de katkıda bulunduğu ‘2. Türkiye Otomotiv Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’ ile, sektörün gelişimi, ömrünü tamamlamış araçların bir plan çerçevesinde çevre ve insan sağlığı bakımından parktan çekilmesi kapsamında gerekli altyapı çalışmalarına da yer vererek, otomotiv sektörünün üretimi dünyada batıdan doğuya kayarken ülkemizin global arenada rekabet üstünlüğünün gelişmesi bakımından ihtiyaç duyulan düzenlemelerin de yapılacağını umuyoruz” dedi. 
 
 
 



SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat