e
Banner


Ford Otosan’ın tedarik zinciri saat gibi işliyor

5 kıtada toplam 70 farklı ülkeye ihracat yapan Ford Otosan, kurduğu malzeme, planlama ve lojistik bölümüyle tedarik zincirini adeta nakış işler gibi yönetiyor.





cengiz_kartepe.jpg

Demiryolu taşımacılığında örnek projeleri, kendine ait limanları ile lojistik alanda önemli avantajlara sahip olduklarını belirten Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, “Otomotiv lojistiği birbiri ile ahenkli bir biçimde çalışan dişli çarklar mekanizmasıdır, biz bugüne kadar bunu bir saat hassasiyetinde çalıştırmayı başardık” diyor.

Bugün gerek Ar-Ge, gerekse de ihracat cirosuyla Türkiye otomotiv sektörünün öncü şirketleri arasında yer alan Ford Otosan, son 10 yıldır da en çok satan markası olma unvanını kesintisiz elinde tutuyor. 5 kıtada toplam 70 farklı ülkeye ihracat yapan Ford Otosan, üretim ve ihracattaki başarısı kadar tedarik zinciri yönetiminde de örnek projelerle sektörüne öncülük ediyor. İntermodal taşımacılık sistemini en etkin biçimde kullanan şirketler arasında yer alan Fort Otosan, ithalat taşımalarını demiryolu ile gerçekleştirirken, denizyolu taşımacılığında ise kendi limanını kullanıyor. Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, tedarik zincirini etkin bir planlama içinde yürüttüklerini söylüyor. Otomotiv lojistiğini birbiri ile ahenkli bir biçimde çalışan dişli çarklara benzeten Kabatepe, bu süreci bir saat hassasiyetinde çalıştırmaya başararak önemli kazanımlar sağladıklarını söylüyor.

 

Blok tren uygulamasıyla maliyet tasarrufu

Tüm otomotiv endüstrisi gibi Ford Otosan da tedarik zinciri yönetimini, müşteri memnuniyetindeki rolünü görerek şekillendiriyor. Tedarik zincirindeki başarınızın sırrı nedir?

Yan sanayiden gelen parçaların en optimum biçimde toplanması, nihai ürünlerimizin en etkin biçimde dağıtımı tedarik zinciri yönetiminin başarısına bağlıdır. Bunun için yerli piyasadan temin edilen parçaları milk run tekniğiyle belirlenen zaman aralıklarında ve üretime gerekli miktar ve özellikte parçaları topluyoruz. Yurtdışından gelen parçalar için ise yıllardır başarı ile yürüttüğümüz blok tren uygulaması ile Almanya’da oluşturduğumuz konsolidasyon merkezimizden ithal parçaları sevk ediyoruz. Blok tren uygulaması etkin bir planlama sayesinde uzak yol nakliye harcamalarında alternatif uygulamalara göre çok önemli maliyet tasarrufları getirdi ve yaklaşık 10 yılı aşkın süredir de üretimimizi en verimli biçimde destekledi. Kısıtlı ambar alanları ve fiktif antrepolarımıza gelen parçalar üretime olan ihtiyaçlarına paralel olarak sıralı bir biçimde fabrikamızdaki dahili malzeme hareketleri sistemleri ile ilgili üretim hatlarına ikmal ediliyor. Bu etkin üretim beslemesi sonucunda imal edilen araçlarında yine gerek yurtdışı gerekse yurtiçinde dağıtımı aynı hassasiyetle yapılıyor. Yurtiçinde 100’e yakın noktaya karayolu ile üretimimizin yaklaşık %30’u dağıtıyor, bu işlemin müşteri taleplerine göre zamanında tamamlanabilmesi için ileri yol optimizasyon tekniklerini kullanıyoruz.

Üretimimizin %70’i olan ihracatta ise yine kendi limanımızdan tüm dünyaya Ro-Ro gemileri ile taşıma yapıyoruz. Bu gemiler her hafta 3-4 belirlenmiş rotaya düzenli olarak hareket ediyorlar. Bizim optimizasyon amaçlı yaptığımız tamamen geriye dönük bir planlamadır. Yani öncelikle müşteri siparişlerinden hareket edip bunların hangi gün hangi limanda olması gereğini tespit ederek, o limana gidecek gemi tarifesine göre üretim bandına alımını planlıyor, bu tarihe göre de ikmal süreleri kadar önce o araca ait parçaların yerli veya yurtdışı firmalardan yola çıkışlarını yapıyoruz. Bu planlama sonucunda uygun parçaları uygun zamanda üretim bandında buluşturup araca dönüştürüyor ve bu araçlarda en optimum maliyetler ile nihai tüketiciye ulaştırıyoruz.

 

Otomotiv sektörü açısından dış kaynak kullanımı neden önemli? Siz lojistik ihtiyaçlarınızı ne oranda outsource ediyorsunuz?

Ford Otosan olarak tüm süreçlerimizi outsource etmiş vaziyetteyiz. Çözüm ortaklarımız ile projeleri yıllar içinde birlikte geliştirdik ve zaman içinde en etkin şekilde çalışır biçime geldik. Bu hizmetlerin araç üretici şirketlerin kendileri tarafından yapılması, ne ihtisaslaşma ne de sistem yönetim etkinliği açısından makul bir çözüm değildir. İş ortakları bu konuda ortak hedefler çerçevesinde ve düzenli bir performans takip sistemi içinde bu ilişkileri götürdükleri taktirde outsouce etme hem maliyet avantajı hem de her konuda verimliliği peşi sıra getiriyor. Ford Otosan’ın malzeme, planlama ve lojistik bölümü bünyesindeki trafik ve dış ticaret birimleri bu sistemin en yakın yöneticileri durumundadır. Fabrika müdürlüğü, finans ve satın alma bölümleri de bu sistemin şirket içindeki diğer direkt ve endirekt destekleyicileri konumundadır.

 

Yılda 30 binin üzerinde elleçleme

Özellikle de otomotiv taşımalarında entegre bir sistem oluşturmak çok önemli. Ford Otosan’ın en çok tercih ettiği taşıma modları ve bundan elde ettiğiniz kazanımları aktarır mısınız?

Sawp body tren, treyler, deniz konteyner bunların her birini kabaca birer ünite olarak eşit hacimde kabul edersek, fiziki hacim bazında her yıl toplam 10 bin üzerinde ithalat, 20 bin ünite üzerinde de yerli piyasadan malzeme ikmali gerçekleştiriyoruz. Özellikle ithalatta intermodal çözümler üzerinde duruyoruz. Taşımalarımızın %60’tan fazlasını demiryolu , %30’unu karayolu ile kalan civarını ise deniz ve acil durumlarda havayolunu kullanıyoruz.  Ford Otosan Avrupa’da dahi bu kadar yüksek oranda ulaşmayan demiryolu taşımacılığında ülkemizdeki öncü rolümüzle gurur duyuyoruz. İhracatımıza ise sadece Türkiye’de değil dünyada dahi çok az sayıda örneği olan kendimize ait araç elleçleme terminal sahası ile bağlantılı iskelede sevkiyatlarımızın %95’in üzerindeki oranını denizyolu ile dağıtıyoruz. Ana pazarlarımıza olan belirlenmiş Ro-Ro gemi rotalarına göre iskelemize haftalık olarak sabit günlerde yanaşan gemilere araçlarımız yüklenerek, 5 kıtada 70 ülkeye sevk ediliyor. Üretimimizin bu lojistik sistemine entegre edilmesi sayesinde gerek zamanında sevkiyat, gerekse de maliyet kontrolünü etkin biçimde yapabiliyoruz.

 

Otomotiv sektöründe rekabet gücünü artırmanın en önemli yolu maliyetleri azaltmaktan geçiyor. Lojistik maliyet kalemlerinizde nasıl bir yere sahip? Bu anlamda lojistik partnerlerinizden beklentileriniz neler?

Tüm lojistik faaliyetlere ait maliyetler otomotiv endüstrisinde bir aracın maliyetinde %7-11 arasında yer tutuyor. Maliyetleri aşağıya çekmenin yolu ise tüm proseslerdeki israf ve verimsizlikleri ortadan kaldırmaktan geçiyor. Bu amaçla iyileştirmeler iki aşamada yapılıyor. Üretim sürecimizde tedarik zincirinde etkin planlamanın yanı sıra yakıt verimliliği, etkin rota tespitleri, en uygun taşıma modlarının  intermodal sistemlerde kombine edilmesi ve lojistik hizmet sağlayıcılarımız ile olan ortak hedef anlayışına dayalı işbirliği sonucunda yaratılan navlun verimliliği çerçevesinde lojistik maliyetlerimizi rekabetçiliğin çok üst düzeyde olduğu bu endüstride kontrol etmeye çalışıyoruz.

Tüm lojistik ortaklarımızdan beklentimiz ise hiç bitmeyen gelişme ortamını yakalayıp, verimliliklerini sürekli iyileştirmeleri ve sonunda tüm endüstri için sağlanacak hacim artışına önemli katkısı olan rekabet gücümüzü birlikte arttırmaya katkıda bulunmalarıdır. Bu konuda son yıllarda önemli adımlar atılıyor ve işbirlikleri geliştiriliyor.

 

Etkin hizmet minimum maliyet

Otomotiv lojistiğinin riskleri, altın kuralları nelerdir? Türk lojistik şirketlerinin bu noktada hizmet kalitesini nasıl görüyorsunuz?

Otomotiv zamana karşı yarışan ve rekabetin en üst seviyede olduğu bir endüstridir. Bu sebeple lojistik hizmetlerinin en kısa sürede, etkin ama minimum maliyet ile yönetilmesi bu işin altın kuralıdır. Aksi halde nihai ürününüzün piyasada rekabetçi olması ve müşteri tatmini yaratması mümkün olmayacaktır. Burada risk zamanında toplanamayan veya yanlış, eksik temin edilen parçalar sebebiyle başlayacak üretim aksaması sonunda müşteriye farklı, eksik, hasarlı, gecikmiş veya maliyeti artmış bir şekilde ulaşmasına neden olur ki bu çağda bu durum sizi işinizde mutlak başarısızlığa mahkum eder.

Bu noktalarda bizimle tam uyumlu biçimde ve kesin performans gösterecek, acil çözümleri oluşturabilecek iş ortaklarını bulmaya ve onlar ile bu doğrultuda uzun süreli ilişkiler geliştirmeye çalışıyoruz. Çok acımasız rekabet şartları gereği tüm bu hizmet kalite göstergelerinin yanı sıra verilen hizmetin maliyet olarak da en optimum olması gereği kaçınılmaz bir durumdur. Bu şartların uzun yıllar aynı performans ile yürütülmesi, yani uzun vadeli stabilize sağlanması da ayrıca çok önemlidir. Türk lojistik firmaları hizmet kalitelerini gerçekten çok önemli ölçüde geliştirmiş ve global alanda rekabet edecek durumdadır. Firmaların finans altyapılarını da güçlendirmeleri güçlü bir lojistik sektörü oluşumun çok önemli noktalardan biridir.

 

 

Altyapı ve mevzuat sorunları  çözüm bekliyor

Ford Otosan Genel Müdür Yardımcısı Cengiz Kabatepe, lojistik sorunların altyapı yetersizliği ve mevzuat eksikliğinden kaynaklandığını söylüyor. Dış ticarette yönelik mevzuatın global hıza ayak uyduramadığına işaret eden Kabatepe,

basitleştirilmiş gümrük mevzuatı, beyanname tanzimlerinde elektronik altyapının derinleştirilmesi, kontrol süreçleri, GTİP, dayanıklı mal taşıma sehpalarının serbest dolaşımı gibi bir çok konuda proses iyileştirmeleri yapılması ve direkt maliyet arttırıcı unsurların ortadan kaldırılması gerektiğini vurguluyor. Altyapıda ise liman ve hinterland bölgelerinin yetersizliğine dikkat çeken Kabatepe, lojistik köylerin kurulmasının bu sorunun çözümüne önemli destek sağlayacağını söylüyor. Yine limanlara demiryolu bağlantısının da çözülmesi gereken sorunların başında geldiğine dikkat çeken Kabatepe şunları aktarıyor: “Bursa gibi otomotiv üssü olan bölgelerde bu bağlantıların ulaştırılmasına ihtiyaç var. Marmaray Projesi’nin gerçekten Eski İpek Yolu’nun canlanmasına katkısı olacaktır ancak yük vagonlarının etkin geçişi kesinlikle sağlanmalıdır. Son yıllarda önemli bir KOBİ üretim üssü olan Konya’nın Mersin limanlarına bağlantısını içeren lojistik master planlar ve benzer kümeleşmeler konuyu ülke bazında etkin biçimde çözecektir. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz ile lojistik ağının altyapı ve sistem olarak etkinleştirilmesi her açıdan endüstri ve ülke adına elzemdir.” Kabatepe, ayrıca karayolu taşımacılığına yönelik gümrük mevzuatı, sınır kapıları altyapısı, motorin destek limitleri ve yapısal iyileştirmelerin sağlanmasının ve denizyolu taşımacılığının geliştirilmesinin çok önemli olduğunu söylüyor.

 

Krizi fırsata çevirebiliriz!

Türkiye otomotiv sektörünün geleceğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Cengiz Kabatepe,  sektörün 2000’li yılların başından itibaren ihracata dayalı çok hızlı bir büyüme gösterdiğini söylüyor. Ancak özellikle de son 10 yılda otomotiv yatırımın yapılmadığına dikkat çeken Kabatepe, “Bugün yine yeni fabrika yatırımı yapan tek şirket Ford Otosan’dır. Kocaeli’nde temelini attığımız Yeniköy Fabrikası ile var olan kapasitemize 110 bin araçlık bir kapasite daha ilave edeceği. Bu yatırımların arkasının gelmesi lazım” diyor.

Avrupa’daki daralmanın Türkiye otomotiv sektörünü de olumsuz etkilese de fırsata dönüştürülebileceğine dikkat çeken Kabatepe, bunun Avrupa yerine kendine daha verimli ülkelere arayan yatırımcıların Türkiye’ye çekilmesiyle sağlanabileceğini belirtiyor. 2023 hedeflerinin yakalayabilmesi için 4 milyon araç üretilmesi gerektiğini hatırlatan Kabatepe, şunları aktarıyor: “Bunun için de yeni yatırımların ülkemize çekilmesi elzemdir. Ülkemizde ilk otomotiv yatırımı 1929 yılında Ford Motor Co. tarafında İstanbul Tophane’de bugünkü serbest bölge statüsü benzeri bir alanda yapıldı ve günde 45 adet üretime kadar çıkıldı. Bunun en önemli sebebi İstanbul’dan bu araçların Balkanlar, Ortadoğu ve Rusya’ya ihraç edilebilmesiydi. Altyapımızda eksikler olsa da yıllar boyu olan gelişmeler ve endüstrimizin geldiği nokta artık çok daha fazlasını cezbedecek durumdadır. Yeter ki bu şansı iyi kullanalım ve ülkemizin ekonomik kalkınması ve refahına önemli katkı sağlayacak ve istihdam imkanı getirecek yeni yatırımları ülkemize getirecek gerek mevzuat gerekse teknik ekonomi altyapıyı hazırlayalım. Bu hazırlıkların en başında da muhakkak iç pazarın geliştirilmesi gelmelidir. Bu yatırımlar ile umuyorum ki ülkemiz mevcut 1,6 miyon /yıl toplam üretim kapasitesinde 4 milyonlara çıkaracaktır. Bence yıllardır doğal avantajımız olan coğrafi konumumuzdan kaynaklı lojistik avantajlarımız alt yapımızda yapacağımız etkin iyileştirmeler ile en büyük avantajımız olacak ve bölgede birçok yeni pazara açılabileceğiz.”

 

“Yüzlerce değişik araç kombinasyonu içinde etkin biçimde bir ikmal planlaması yapılamadığı taktirde çok büyük envanter maliyetleri ile karşı karşıya kalmak, hatta bu çok yüksek model tipleri ve üretim adetlerinde bu stokları fiilen yönetememe riski kaçınılmaz.”

 

 

 




SEKTÖRLER VE LOJİSTİK

  • Otomotiv
  • Enerji
  • Gıda
  • Akaryakıt
  • Tekstil
  • Kimya
  • İnşaat
  • Lastik
  • İhracat