Enerjisi ve lojistik sektörü kol kola büyüyor
Enerji ve lojistiğin, yenilenme ve büyüme konusunda birbirini tetikleyen iki sektör olduğunu belirten Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, doğru tespit ve paket çözümlerle, HSE kalitesinde hizmet sunan lojistik sektörünün, rüzgar enerjisinde 2023’te 20 MW kurulu güce ulaşma hedefine önemli bir destek sunacağını söylüyor.
Türkiye’de 2005 yılında çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndan sonra güçlü bir çıkış yakalayan rüzgar enerjisi sektörü, yakaladığı büyüme ivmesiyle enerji yatırımları içinde cazibesini artırarak sürdürüyor. Türkiye’nin geçen yıl rüzgar enerjisinden elektrik üretimini %36 artırarak Avrupa’da ilk 10’a girmeyi başardığını belirten Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, 2010 yılı sonunda rüzgardan elektrik üretme kapasitesi 1329 MW iken, 2011’de bu rakama 470 MW daha eklenerek kurulu kapasitesinin 1800 MW’a çıkarıldığını söylüyor. Türkiye’de bugün 11’i inşaa halinde olmak üzere toplam 67 RES yatırımı bulunduğu bilgisini veren Ataseven, inşaa halinde olan toplam 452 MW’lık 11 santralin ise 2013 sonuna kadar işletmeye alınmasının planlandığını aktarıyor. Sektörün 2023 yılı hedefinin 20 bin MW kurulu güce ulaşmak olduğunu söyleyen Ataseven, “Sektöre yeni oyuncular katılması için TÜREB olarak birçok faaliyet düzenliyor, birçok etkinliğe katılıyoruz. Ülkemizdeki rüzgar potansiyelini her fırsatta hem yurtiçinde, hem yurtdışında anlatıyoruz. Bu çalışmalarımızın rüzgarın önünü açabilecek yönetmeliklerle desteklenmesi en büyük arzumuz. Çok yol katettik. Devam eden çalışmalar var. Bu hızla gidersek 2023 yılı hedefimize rahatça ulaşacağız” diyor. Atasaven, RES yatırımcılarının gereksinimlerini doğru tespit eden, yatırımlarını buna göre şekillendiren lojistik sektörünün bu hedefe ulaşmalarında önemli bir partner olacağını da dile getiriyor.
Anahtar teslim çözümler revaçta Rüzgar enerjisi sektöründeki yatırımcılar lojistik süreçlerinde nasıl bir yol izliyor?
Rüzgar enerjisi sektöründe lojistik farklı bir uzmanlık alanı istiyor ve içinde birçok konuyu barındırıyor. TÜREB üyesi olan Hareket ve İlya Lojistik’ten de aldığımız bilgiler doğrultusunda, Türkiye’de yatırıcımlar lisans ve şantiye sahası ile ilgili konuları çözümledikten sonra, lojistik konusunda çoğunlukla “anahtar teslim” sipariş vermeyi tercih ediyorlar. Malların güvenli bir şekilde nasıl taşınacağı ile ilgili teknik hususlar üretici firmaların manuel kitaplarında bulunuyor. İşi alan firma bunu dikkate alıyor.
Yatırımcı lojistik sürecin sadece gümrükleme kısmında operasyona dahil oluyor. Gemi kiralama, tahliye limanı operasyonu, proje sahasına karayolu nakliyesi, vinç tedariki gibi hususlar tamamen bilgi ve tecrübe gerektiren hassas operasyonlardır. Dolayısıyla aynı ölçüde ekipman ihtiyacı bulunmaktadır. Bu hizmetlerin bir birini olumlu etkileyecek şekilde akıcı, hızlı, güvenli ve düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi önem kazanıyor. Bu da nitelikli, tecrübeli çalışanların kullandığı ve yönettiği, yüksek yatırım gerektiren araçlara sahip olunmasını gerektiren kısacası titiz bir çalışma isteyen bir iş.
Sektör partnerlerini seçerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyor?
RES yatırımcısı veya türbin tedarikçisi, altyüklenici adayını belirlerken referanslar ön plana çıkıyor. Hizmeti verebilecek makine gücüne sahip mi yoksa başka altyükleniciden mi temin ediyor? Güvenilir mi? Yani uluslararası sertifikasyonlar ve sertifikalı eğitimli montaj personeli mi çalıştırıyor buna dikkat ediyorlar. Yatırımcı anahtar teslim bir iş istemişse maalesef lojistik iş ortaklarını seçme şansı pek yok, ancak tavsiye edebiliyorlar. Taşıma-indirme bindirme-vinçle konumlandırma, mekaniki ve elektriki montaj hizmetlerinin tek kaynaktan (anahtar teslim) temin edilmesini her durumda tercih ediyor. Dünyada bu hizmetlerin hepsini tek çatı altında toplayan bir firma yok. Bunların organizasyonunu tek bir çatı altında yürüten firmalar var.
Altın Kural: Hasarsız ve zamanında teslimat
Türk lojistik sektörünün enerji lojistiği konusundaki hizmet kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Enerji lojistiğinin tüm evreleri tümüyle risklidir diyebiliriz. Çünkü neredeyse bütün mallar standart dışı ağırlık ve hacme sahiptir. Çevre koşulları, hava şartları, rüzgarın hızı bile yaptığınız işi etkiler. Liman ve şantiye arasındaki yol güzergahında veya limanlardaki depolama alanlarında doğabilecek aksaklıklar hepsi birer risktir. Çalışmaların her aşamasında Çevre İş Güvenliği ve Sağlık (HSE) kuralları aleyhine davranışlar da risk kaynağıdır. Buradaki altın kural, hasarsız ve zamanında teslim ile en az sayıda alt yüklenici ile çalışmak diyebiliriz. Enerji sektörünün son yıllarda ciddi ivme kazanmasından dolayı lojistik sektörü de buna paralel olarak yatırım yapmaktadır. Eksiklikler olmakla birlikte her geçen gün daha fazla tecrübe kazanıldığı açıkça görülmektedir.
Lojistik sektörü enerji sektörünün büyüme hedeflerini nasıl destekliyor?
Ülkemizdeki lojistik sektör paydaşları RES gereksinimlerini iyi düzeyde kavramıştır. Yatırımcının talebine paket çözümler (taşımalar-vinç hizmetleri-mekaniki ve elektriki montaj hizmetleri) sunabilecek şekilde destek vermektedir. Hatta sunulan bu hizmetler, çoğu kez uluslararası HSE kalite seviyesinde sertifikalandırılmış durumdadır. RES’in büyümesine paralel olarak lojistik sektörü de kendini yeniliyor, hizmet kalitesini, tecrübesini artırıyor. Bu arada özellikle gemi yatırımları ve ağır ve hacimli yükler için vinçli gemiler ihtiyaca göre yeniden planlanıyor ve üreticiler de bunları dikkate alarak mallarını ona göre üretiyor. Aynı şekilde karayolu nakliye sektörü ve vinç sektörü de ekipmanlarını yeniliyor ve geliştiriyor. Zincirleme olarak her adımda yenilenme ve büyüme süreci var. Yatırımcı ve lojistikçi arasında koordinasyon ise mükemmel veya mükemmele yakın olmak zorunda. Herhangi bir aksilik veya hata önü alınamayacak zararlara neden olabilmektedir.
Maliyetin altındaki teklifler işleri sekteye uğratıyor
RES yatırımlarındaki lojistik süreçlerde yaşanan sorunlara da değinen TÜREB Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven bunları; gemi gelişlerinin iyi planlanmaması, gümrük işlerinin uzaması, şantiye sahasının zamanında hazırlanmaması, yurtiçi taşımaların gecikmesi, montaj sürelerinin uzaması şeklinde sıralıyor. Bunların aşılamayacak ve çözülemeyecek sorunlar olmadığının altını çizen Ataseven, şunları aktarıyor: “Bu sorurlar daha dikkatli, titiz bir çalışma ile çözülebilir. Sevkiyat programlarının daha dikkatli düzenlenmesi, gönderilen ürünlerin belgelerinin kontrol edilmesi, şantiye sahasının hava şartlarının elverdiği ölçüde en iyi durumda tutulması, taşımada yol güzergahlarının defalarca kontrol edilmesi ve en önemlisi esnek çalışma zamanlarına uyum sağlayacak nitelikli ve tecrübeli personelin bulunması gerekiyor. Ayrıca işi alma devresinde, bilgi ve eğitim eksikliği nedeniyle oluşan bazı sıkıntılar da olabiliyor. Müşterilerin bütçeleme çalışmaları esnasında -işi alabilmek adına olması gerekenin çok altında verilen fiyatlar- işin gecikmesine, gereksiz zaman kaybına ve yatırımcının tekrar tekrar teklif almasına neden olabiliyor.”